TOROS ÜNİVERSİTESİ ATASINI ANDI
Türkiye Cumhuriyetin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 79'ncu yıldönümü nedeniyle Toros Üniversitesi Kültür Merkezi’nde anma töreni düzenlendi.
Düzenlenen törene Toros Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Ali Özveren, Rektör Prof. Dr. Yüksel Özdemir, Genel Sekreter Reşit Aşkın, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Aziz Ertunç, İİSBF Dekanı Prof. Dr. Süleyman Türkel, Bölüm Başkanları, Akademisyenler, idari ve akademik personel ile çok sayıda öğrenci katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan tören açılış konuşmaları ile devam etti.
Açılış konuşmasında ilk sözü alan Toros Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanı Kemal Akgül, “Bıraktığı ölümsüz eserlerin varisi olmakla daima gurur duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 79. yılında onu her zamankinden daha iyi anmak ve hatırlamak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Cumhuriyetimizin nasıl kurulduğunu, hangi ilkelere dayandığını sürekli hatırda tutmamız gerekmektedir. Bu çerçevede Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirlerini, öngörülerini ve tespitlerini de iyi bilmemiz büyük önem arz etmektedir. Biz 10 Kasımları yas günleri olarak değil, onun çağlar ötesine seslenen düşünce ve eylemlerinden duyduğumuz heyecanı coşturduğu günler olarak görüyoruz. Onu anlayabilmenin kimi tören ve seremonilerin gürültülü kalabalığında değil gerçekçi, adil, cesur ve bilimsel bir düşünce ikliminde mümkün olabileceğine inanıyoruz ” dedi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirlerinden yürümek ve gösterdiği yolda ilerlemek gerektiğini ifade ederek sözlerine başlayan Toros Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yüksel Özdemir, Atatürk’ün insanlık tarihinin tanıdığı en büyük adamlardan biri olduğunu belirtti. Gazi Mustafa kemal Atatürk’ü diğer dehalardan ayıran tarafının hem fikir hem hareket adamı olma özelliği olduğunun altını çizen Rektör Özdemir, “Atatürk fikri ve hareketi kişiliğinde birleşmiş bir liderdir. Fikir ve düşüncelerinin özünü oluşturan Atatürkçülük, her türlü dogmatik unsurdan sıyrılmış akılcı bir dünya görüşüdür. Ulu Önderin Türk milletine bıraktığı manevi mirası önemlidir. Bir Konuşmasında “Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” diyor. Ulu Önderimiz sadece bizim ulusumuz için değil diğer uluslar içinde yirminci asrın en büyük gerçeğini yaratan biridir” şeklinde konuştu.
Atatürk’ü sevmek Osmanlı’yı reddetmek olmadığını belirterek söze başlayan Mütevelli Heyet Başkanı Ali Özveren, “Atatürk neticede Osmanlı paşasıdır. Onun okullarında eğitim görmüştür. Atatürk’ü sevmek inanca karşı ya da laikliğin din düşmanlığı olduğu anlamındaki ifadelerin yanlış olduğunu görmemiz lazım. Atatürkçülük, basit bir yere hapsedilecek bir yaklaşım, bir anlayış değil. Geniş perspektifte görmemiz gereken; dünün sorunlarına cevap verdiği kadar bugünün sorunlarına da cevap veren bir anlayıştır” dedi.
Mütevelli Heyet başkanı Özveren, “Ben sizlerden şunu istiyorum. Elbette sorumluluklarımız farklıdır. Geldiğiniz bölgeler, yöreler farklıdır, o yörelerin sorunları farklıdır. Ve sizler şunu lütfen kabul edin. Siz birer misyonersiniz. Siz sadece kendi yaşamınızı idame ettirecek imkanları elde etmekle yetinmemelisiniz. İçinden geldiğiniz yörelere, topluma katkı sağlamak zorundasınız. Hizmet üretmek zorundasınız. Bunu yapabilmeniz için de objektif yaklaşmanız gerekiyor” diyerek sözlerini noktaladı.
Açılış konuşmalarının ardından Toros Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Murat Köylü “Atatürk’ün Laiklik Anlayışı” konulu bir konferans verdi. Yrd. Doç. Dr. Köylü 10 Kasımların hep hüzünlü geçtiğini belirterek, “Aslında hüzünlenme sebebimiz şu: bugünlerde ihtiyaç duyduğumuz gerçek bir liderin dünyaya nam salmış bir liderin yokluğu aslında. Onun yokluğunu hissediyoruz. Bu yokluk bize de büyük bir hüzün veriyor” dedi.
Laikliğin önemli bir konu olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Murat Köylü, “Önemli bir konu laiklik. Çünkü en çok tartışılan, en çok Atatürk’ün hedef tahtasına konulduğu ve en çok Atatürk’ün eleştirildiği konulardan bir tanesi. Anlamadığımız, anlatamadığımız bir ilke aslında. Gerçek ilkelerden bir tanesi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Samsun’a çıkarken cebinde 2 karar vardı. Kararlardan bir tanesi elbette ki işgal altındaki ülkeyi düşmandan korumak. Yani bağımsızlığı sağlamaktı. Ama ikinci kararı ise yeni bir devlet kurmaktı. Nasıl bir devlet kuracaktı peki? Yeni kurulacak devlet eski Osmanlı’nın devamı mı olacaktı? Yani saltanat hilafet ve onunla birlikte eski kurulların devamı mı edecekti yoksa yüzyıldan beridir geri kalmış ve gittikçe çökmüş olan Avrupa’nın ise daha önce çaresiz tükenmiş bir Avrupa’nın 1800’lü yılların başlarından itibaren Sanayi Devrimi ile, düşünceye tanıdıkları özgürlük ile birlikte gelişmeye başladığı, zenginleştiği, bir zamanların efendisi olduğu Osmanlı’ya gömmeye hazırlandıkları bir Avrupa devri yani medeni bir devir olacaktık. Bunun temelinde ne vardı peki, 1789’da Avrupa nasıl gelişmişti? Bunun temeline indiğimiz zaman düşüncenin serbest bırakılması, yani düşünceyi özgür bırakmak. Bu düşünceyi serbest bırakmanın altında Laiklik vardı” şeklinde konuştu.
Konferansın ardından fuaye salonunda açılan “Atatürk Sergisi” gezildi.